Ana içeriğe atla

SEVGİLİYE MEKTUP

     İsyandan, insandan gidiyordum, bu gidişlerin ilki değildi tıpkı ölümler gibiydi, sokağa çıkıyorum gökyüzü baskı yapıyor başıma, kitap okuyorum laf sokuyor  cümleler gözlerime sonra dinleyemiyorsun hiçbir müziği bir at koşusu sesi geliyor içinden, gitmelerin ölümlere eş değer olduğunu anlıyorsun...

     Sapık damgası yiyen duygularım ağlıyor, yağmur sözlerime ciselerken fark ediyorum damlayanın göz yaşı olduğunu. Sokakta küçük çocuklardan yediğim dayaklar geliyor aklıma, taciz edildiğim sanayi ortamı kemiriyor geleceğimi... Özgürlüğüme kavuşmayı beklerken en diplere sürükleniyordum orda ağlamıyor, gülmüyor, üzülmüyordum çünkü yalnızlık o kadar hiçliğe yakındı ki duygularım bile gelemezdi...
     Dua eder oluyorsun içinde intihar gücü olsun diye, cesedini görmesin diye annen planlar yapmaya başlıyorsun, atlıyorsun, asıyorsun, kesiyorsun ama her sabah yine doğuyorsun. Anlam veremiyorum böylesi bir dünyaya neden geldiğimi sahi annem de istememişti doğmamı, bende...
    Sevilmediğim kullanıldığım şu ahım şahım dünyada çokta umrumda değildi yaşamak. Zaten insan kendini sevmeyince başkasıda sevemiyor ki.  Ben bir hayaldim ve artık yok oluyorum.

        Yaşattığın iyi kötü her anın için minnettarım. Yine olsa yine yaşamak isterdim. Bazen seninle konuşurken kalbinin ritmini hissediyorum. Umarım sende okurken hissede bilirsin. Hiçkimse anlamadı beni senden de bekleyemem böylesi zor bir şeyi...

   Sana daha uzun şeyler yazamayacağım sevdiğim ama şunu bil ki en güzel uçurtmamsın daha doğrusu tek uçurtmam. Farzetki sana bunu doksan küsür yaşında yazıyorum  çünkü seni hiç unutmayacağım. İlkler unutulmaz prenses...

Bir dünya hiçliği içimdeki,
Gözlerinde gördüğüm gözlerin gibi...
Sevmeye ağır bir yükle başlamış ve yüküm senin kalbinin sızısı... 
Bir haykırış var ruhumda hissettiğimiz ama anlam veremediğimiz.
Özgürlüğüme sesin çıkmıyor.

Gözlerimin şiirselliği,
Gözlerinin şiirselliği.
Bir tutam sevgi varsa evrende oda senin kalbinde.
Hislerimin ahenkliği,
Hislerinin ahenkliği.
En saf duygu varsa oda senin kalbinde.
Mutsuzluğumun mutluluğu,
Mutsuzluğunun mutluluğu.
Bir ben varsa sende, bir sen varsa bendedir...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Güzellik Nedir ?

Güzellik nedir? Öznel ve nesnel yanları hangisidir?Evrensel güzellik var  mıdır? Varsa ölçütleri nelerdir?                  “Güzelliği görme yeteneğini kaybetmeyen asla yaşlanmaz.”  Franz Kafka Günlük yaşamımızda evde, işte, okulda, parkta gezerken, doğada birçok yerde şu "güzel dediğimiz" şeylerle karşılaşıyoruz.Peki güzellik nedir?Güzel olan nedir?Kimdir? İlk başta belki de basit ve biraz da çocukca geldi size bu soru. Ancak tanımlara bile değinmeden, öznel mi / nesnel mi karga şasına gelmeden önce bunu düşünmek biraz erken diyelim ve hemen geçelim şu tanımalara: Güzellik, bir canlının, somut bir nesnenin veya soyut bir kavramın algısal bir haz duyumsatan; hoşnutluk veren hususiyetidir. Hayranlık uyandıran, beğenilen niteliktir. Güzellik bir şeyin önyargısız yaklaşılma, beğeniye uygun olma sebebidir. Gözle görülen nesneler (güzel bir yüz, güzel bir bina gibi), kulakla işitilen bir müzik, dil ile tadılan bir y...

Evrenin hafızası - Akaşa kayıtları

Bilim ilerledikçe milyon hatta milyar ışık yılı uzağımızdaki yıldızları, galaksileri tespit ediyor, gözlemliyoruz, fakat bir türlü uzayın sınırlarına varamıyoruz. “Rölativite teorisi” uyarınca, yıldızların ve galaksilerin şu an daki hallerini değil, uzaklıkları ile doğru orantılı olarak geçmiş zamandaki durumlarını görmekteyiz. Yani, baktığımızda gördüğümüz, Güneş’in sekiz dakika önceki dünyadan yüz ışık yılı uzaklıktaki bir yıldızın yüz yıl önceki, bize en yakın galaksi olan Andoremeda'nın, iki buçuk milyon yıl önceki halini görmekteyiz. Uzayda ne kadar uzağa gidersek, zamanda da o kadar “geçmişe” gidiyoruz. Bizden 700 ışık yılı uzaklıktaki bir yıldızdaki gözlemci gelişmiş teleskopu ile dünyaya baksa Osmanlı devletinin kuruluşunu, Bizans İmparatorluğunu, 60 ışık yılı uzaklıktaki ikinci dünya savaşını, 200 ışık yılı uzaklıktaki Fransız İhtilalini, 500 ışık yılı uzaklıktan bakan ise İstanbul’un Fethini, Fatih Sultan Mehmet’in atının üzerinde surlardan şehre girişini ...

Karşılıksız Yapılan Iyilikler...

Şu hayatta hâlâ iyi insaların olduğunu bilmek beni mutlu ediyor. Hiçbir karşılık beklemeden yardım eden insanları, karşılıksız yapılan iyilikleri bilmek bana kendimi insan hissettiriyor. Zaten iyilik dediğin karşılıksız yapılmaz mı ? Sen onu bir amaçla yaparsan karşılığında birşey beklersen o iyilik olmaz ki, o çıkarcılık olur. Bir abime bu dünya niye dönüyor diye sorduğum zaman bana çok garip bir yanıt verdi hiç beklemiyordum aslında, bana dediki bu dünya iyi insanların hatrına dönüyor. Gerçektende öyle bu dünya iyi insanların hatrına dönüyor...  Hiç fark ettiniz mi bizi giderek robot, robotlarıda giderek insan yapmaya çalışıyorlar. Benim elimde olan telefon şuan bu yazıyı yazmama yarıyor peki benim yerime bir robot bu yazıyı yazsaydı nasil olurdu ?  Yazının içinde duygular olurmuydu ? Benim hislerim olurmuydu ? Benim deneyimlerim olurmuydu o belki olurdu ama duygularımı ve hislerimi hiç bir zaman yansıtamazdı. Belki insanlar gibi iyilik yaparlardı ama içlerinden ...