Ana içeriğe atla

Güzellik Nedir ?

Güzellik nedir? Öznel ve nesnel yanları hangisidir?Evrensel güzellik var  mıdır? Varsa ölçütleri nelerdir?

        
        “Güzelliği görme yeteneğini kaybetmeyen asla yaşlanmaz.”  Franz Kafka


Günlük yaşamımızda evde, işte, okulda, parkta gezerken, doğada birçok yerde şu "güzel dediğimiz" şeylerle karşılaşıyoruz.Peki güzellik nedir?Güzel olan nedir?Kimdir? İlk başta belki de basit ve biraz da çocukca geldi size bu soru. Ancak tanımlara bile değinmeden, öznel mi / nesnel mi kargaşasına gelmeden önce bunu düşünmek biraz erken diyelim ve hemen geçelim şu tanımalara:
Güzellik, bir canlının, somut bir nesnenin veya soyut bir kavramın algısal bir haz duyumsatan; hoşnutluk veren hususiyetidir. Hayranlık uyandıran, beğenilen niteliktir. Güzellik bir şeyin önyargısız yaklaşılma, beğeniye uygun olma sebebidir.
Gözle görülen nesneler (güzel bir yüz, güzel bir bina gibi), kulakla işitilen bir müzik, dil ile tadılan bir yemek, koklanan bir çiçeğin kokusu gibi beş duyu ile algılananlar yanında güzel ahlak gibi soyut kavramlar da güzellikle ilgilidir.

Bunlar vikipedi’den, veb sayfalardan karşımıza çıkan biraz şablon biraz da kafakarıştırıcı tanımlar. Güzelliği daha anlaşılır şekile getirmek için birde birkaç filozofun  yorumlarına bakalım:
Aristoteteles hocası Eflatun‘un idea görüşüne karşı çıkarak, güzelin gerçekliğin nesnel bir niteliği olduğunu savunur. Güzelliğin gerçeklik kanunlarının bir görünümü olduğunu belirtir. Ona göre güzelliğin başlıca biçimleri: düzen, simetri ve kesinliktir.(Metafizik, XIII, 3, 1078a34)
K. Marks’a göre insan maddeyi evrensel güzele göre şekillendirir. Hayvanların aksine, evrensel bir üretim yapar. Fiziksel gereklerden azadedir. Güzellik insan çalışmasının ürünlerinde amaçlılık ve tamamlamanın belirtisidir. Güzelin deneyimi önyargısızdır, çünkü kişisel ve toplumsal çıkarlar onda birleşmiştir.
Aristoteles, Marks  ve bir çoğu güzelliğe nesnel yaklaşılabileceğinin, güzelliğin doğada rasyonel ölçütletrinin olduğunu vurgularken,başkaları öznel yanlarının da olduğunu savunmuştur.Özellikle son yüzyıllarda bilimsel gelişmelerin de getirdiği sosyolojik ve istatistiksel verilerin etkisiyle güzellik algısının ve estetiğin büyük ölçüde öznel yanlarının olduğu kanıtlandı.
Güzelliğin göreliliği hakkında: “insan türüyle karşılaştırıldığında en güzel maymun çirkindir” demiştir.Eflatun,( Hippias 289a) Sokrates‘e  göre güzellik görelidir. “Her şey, uyum sağladığı amaçla ilişkisi içinde iyi ve güzeldir. (Xenophon, Memorabilia, III, 8,5 )
Kant güzelliğin subjektifliğini vurguladı, ancak onun sadece duyumsama ile ilgili değil kişinin güzel ve çirkin ile ilgili yargılarının sonucu olduğunu ortaya koydu.  : Kant’a göre  ‘Bütün beğeni yargıları her ne kadar kişisel olsa da, sanat eserini yaratan kişi insan olduğundan tür olarak bir arada yaşayan insanlar, ortak bir duyguyu ve beğeniyi de (sensus communis) paylaşmaktadırlar’ (Dutton, 2003). Bununla beraber Kant güzelliğin hem öznel hem de nesnel niteliklere sahip olduğunu kaydetmiştir.

Ünlü ingiliz biyolog ve doğa tarihçisi Charles Darwin de güzelliğin doğası,canlıların güzellik algısına dair yaptığı çalışmalarda bu konuyla ilgili birçok şeye açıklık getirmiştir.Doğadakı canlıların birçok sıradan davranışlarına dikkat çekerek  fenomenleri ve algıları farklılık gösterse de güzellik duygusunun yalnızca insana özgü olmadığını, hayvanların da güzellik algısına sahip olduğunu ileri sürmüştür. Canlılarda güzellik algısı Darwin e gore kalıtsal bir alışkanlık ve sürü davranışıdır.

"Alimli teleklerini ya da parlak renklerini dişisinin karşısında sergileyen bir erkek kuşa bakarken, bu türlü bezekleri olmayan başka kuşlarin böyle bir gösteri yapmadığını düşünürsek, o dişi kuşun erkeğinin güzelliğine hayranlik duyduğundan kuşkulanamayız. Kadinlar, her yerde, bu teleklerle bezendikleri Için, boyle bezeklerin güzellikleri tartişilamaz. lleride göreceğimiz gibi, kolibrigillerin (trochilidae) yuvaları ve kameriye kuşlarının (bowerbird)* gezinti yerleri, parlak renkli nesnelerle ve beğeni ile bezenmiştir ve bu, o kuşların böyle nesneleri seyretmekten hoşlandığını göstermektedir. Bununla birlikte, anlayabildiğimiz kadari ile, hayvanların pek çoğunun güzellikten hoşlanması, yalnız karşıt eşeyi çekme konusundadır. Erkek kuşların birçoğunun sevişme dönemi boyunca tatlı tatli şakimasi, dişileri keshnlikle hayran birakmaktadir.Dişi kuşlar erkeklerin güzel renklerinin ve seslerinin değerini bilme yeteneğinden yoksun olsaydı, erkekler onların önünde çekiciliklerini gösterme çabasından ve tutkusundan tümü ile vazgeçerdi. Dişilerin bu yetenekten yoksun olduğu kabul edilemez. Belirli parlak renklerden niçin hoşlanildiği, belirli tatların ve kokuların neden güzel bulunduğundan daha çok açıklanamaz sanırım. Ama sonuç alışkanlıkla ilgilidir; çünkü duyularımıza hoş gelmeyen bir şey, sonunda hoşa gider, ve alışkanlıklar kalitsaldir.  "  Charles Darwin (İnsanın titreyişi)

Güzellik farklı anlamlara gelebilmektedir. Aynı konu üzerindeki güzellik algısı da kişiden kişiye göre değişmektedir. En azından felsefede bu böyledir. Tarih boyunca iyi, onaylanan ya da beğenilere uygun anlamında kullandığımız sözcüğe evrensel anlamlar arasak da, bu olanaklı görünmüyor. Güzellik bu halde kişisel önaemdan ibaret oluyor. Fakat hayatta birçok şeyin etrafımızdakilerce güzel addedildiği olmuştur. Öznel olmayan güzellik var mıdır?
Her ne kadar hayatta her şeyin öznel olduğunu, evrensel yasaların dahi, en azından toplum açısından, paradigmalardan ibaret olduğunu söylesek de, bazen ortak güzellik anlayışları oluşabiliyor. Bir bebek herkese güzel gelebiliyor. Ya da bir manzara ortak bir kanı oluşturabiliyor. Ne yazık ki bu ortaklıklar da, ortaklık, yani toplumsal birliktelik bitene kadardır. Kendi değer yargılarımıza göre olmadıkça en sevimli bebeği bile beğenmeyiz. Siyahi bebekler beyaz insanlara güzel gelmeyebilir. Diğer hayvanların bebekleri, mesela yılanın bebeği güzel gelmeyebilir. Kendi çocuğumuz bize güzel görünürken, sevmediğimiz bir kişinin çocuğu güzel olmayabilir.
Sonuç olarak güzellik ne kadar bakanın "yorumlu bakışı", bakanın "yargılı algısı" olsa da,  "evrensel güzellik" anlayışının da kesinlikle hatalı olmadığını vurgulamalıyız.Peki ölçütleri nedir şu yargısız güzelliğin diğe soracak olursanız zaten her şeyde olduğu gibi bu konuda da en önemli "formülleri" milattan önce Aristoteles söylemiştir: düzen, simmetri ve kesinlik.Biraz da açarsak:: parlaklık, temizlik,canlılarda biyolojik nedenleri ve s.ekleye biliriz. Şunu da ekleyelim ki güzellik algısını etkileyen  "temiz nesne" ayrımı da "düzenli nesne" ayrımına dahildir Tabii ki saydığımız özelliklerin de "öznel yorumlanan" yanları yok değildir.

Fizikî güzelliğin kuvvetli bir göstergesi, yaygınlık ve eş arama davranışıdır. Bir karma görüntü oluşturmak maksadıyla insan yüzleri görüntülerinin bir ortalaması alındığında "ideal" görüntüye tedricen daha yakın olur ve daha çekici olarak algılanır. Bu durum ilk olarak 1883 yılında Charles Darwin'in kuzeni Francis Galton tarafından vejetaryenlerin yüzleri ve et tüketenlerin yüzleri fotoğrafik olarak üst üste bindirilip birleştirildiğinde her birinde tipik bir yüz görüntsü olup olmadığının araştırılması sırasında fark edildi. Bunu yaptığı zaman fark etti ki, birleştirilmiş yüz görüntüleri herhangi bir tek fotoğraftaki yüzden çok daha çekiciydi. Araştırmacılar sonuçları daha kontrollü deney koşullarında takrarladıklarında ve bilgisayar ortamında elde edilmiş, matematik olarak ortallaması alınmış bir dizi yüz resminin tek bir resimden daha güzel olduğunu buldular. Evrimsel olarak eşeyli canlıların kendilerini baskın olan yaygın ve ortalama şekle sokarak çekmeleri gerektiği bir anlam ifade eder.Doğal seçilim sonuçları, nesillerin değişiminde faydalı niteliklerin mahzurlu yanları ile yer değiştirir. Bu durum evrimi açıklayan temel kuvvettir ve Darwin'i biyolojide unutulmaz kılan ana kavramdır. Böylece tabî seçilim, faydalı özelliklerin gittikçe bir sonraki nesilde yaygınlaşır öte yandan mahzurlu özelliklerin gittikçe azalır. Eşeyli bir canlı bu yüzden uygun bir partneri ile eşleşmek isterken tuhaf, sıradışı görünüşlü özellikleri olan bireylerden kaçınması gerekirken ortalamaya yakın ve baskın yaygınlıkta olan bireyleri bilhassa tercih etmesi gerekirdi. Bu durum eş seçimi olarak tanımlanır.
Evrimsel süreçte üzerinde hemfikir olunan iki kavram var ki, bunlar yaşayan herhangi bir organizma için hayatın amacını teşkil ederler. Bu iki temel amaç, Hayatta Kalabilme ve Soyunu Devam Ettirebilmektir, veya Darwin’in kendi sözleriyle ‘Survival and Replication’. Evrimsel süreçte doğadaki hayata ilişkin her şey, yenilenme ve soyunu devam ettirme esası üzerine kurulmuştur.

Erkek ve kadınların eş tercihlerine dair yapılan araştırmalardan da bunu destekleyen birçok istatistiksel sonuca varılıyor.Dünyanın farklı toplumlarında yapılan araştırmalarda  yerel kültürün,yaygınlığın, hastalık, kiloluluk, zayıflık gibi bölgesel sorunların eş seçimlerini etkilediği tespit edilmiştir.Buradan bölgesel sorunların  psikolojik olarak güzellik algıına da etki etdiği ve bunun aslında bir “soy koruma çabası” olduğu da anlaşılabilir.Bir nevi  bize “güzeli aratan”, “güzeli sevdiren” doğanın aslında kendi amacı vardır:

Çoğu araştırma Batılı toplumları temel alsada daha sonra Brunell Üniversitesi’nden Isabel Scott ve ekibi bu ağı Asya, Afrika, Güney Amerika ve Rusya’yı da içine alacak şekilde genişletmeye karar verdiğinde aslında tercihlerin çeşitlilik gösterdiğini görüldü.
Daha erkeksi ve daha kadınsı özellikler en fazla kentleşme olan bölgelerde çok aranır özelliklerdi. Daha küçük ve uzak topluluklarda birçok kadın daha “kadınsı” görünümlü erkekleri tercih ediyordu.
Aynı şey vücut biçimi için de geçerliydi. Batıda insanlar kadının uzun bacaklı olmasını ve erkeğin de uzun boylu ve zayıf olmasını tercih ederken, Namibya’daki Himba topluluklarında tam tersi bir tercih söz konusuydu.


Aslında Batılı tercihleri de zamanla değişim göstermiştir. Örneğin Boticelli’nin bir zamanlar Batı’nın ideal güzellik sembolü olan Venüs’ünün bacakları vücuduna ve bugünkü modellerde aranan özelliklere kıyasla daha kısaydı. Kadında 90-60-90 ölçülerindeki vücut biçimi, erkekte ise geniş omuzlu ve beline doğru V şeklinde inen bir vücut birçok yerde hayranlık uyandırsa da ideal güzellik topluma bağlı olarak değişiyor.
Belki de eş seçimimiz daha esnek olmalı, mevcut durumumuza göre tercihte bulunmalıyız. “Örneğin açlığın gerçek bir tehlike olduğu toplumlarda muhtemelen daha dayanıklı olacağı için daha kilolu kişiler eş olarak tercih edilecektir” diyor Stirling Üniversitesi’nden Anthony Little. Aynı şekilde hastalık riskinin yüksek olduğu yerde yaşayan biri, simetrik yüz gibi sağlıklılık belirtisi olarak görülen bir özelliği başka yerlere oranla daha fazla tercih edebilir. Ayrıca erkekte dominantlığın ağır bastığı yerlerde ya da erkek erkeğe rekabete sürekli tanık olunan yerlerde, bu dominantlığın sembolü olarak görülen köşeli çeneli erkekleri başka yerlere nazaran daha fazla tercih edecektir.
Yani güzellik uhrevi görünse de aslında çevresel koşulların ürünüdür. Ayrıca uyumun etkisini de görmek gerekir. Birçok araştırma, birinin başkaları tarafından çekici bulunduğunu duyup gördüğünüzde sizin de ona karşı benzer duygular beslemeye başladığınızı gösteriyor. Böylece belli bir tip, beğenme hali toplumda yaygınlık kazanıyor ve güzellik anlayışımızı biçimlendiriyor.
Little’a göre, “Bunun yararı her şeyi kendinizin öğrenmesini gerektirmeden başkalarının deneyiminden de yararlanma olanağı sağlamasıdır. Günümüz toplumunda ilginç olan ise sosyal medyanın bu deneyimi dünya çapında yaygınlaştırması anlamına gelebilir.”
Baltimore’daki John Hopkins Carey İşletme Okulu’nda yakın zamanda yapılan bir deneyi ele alalım. Araştırmacılar, çöpçatanlık sitelerinden yararlanarak deneklerin rastgele bazı insanlarla ilgili puan vermelerini istedi. Herkes bu konuda kararını verdikten sonra başkalarının o kişiye verdiği ortalama puanlar gösterildi.
Cevaplarda herhangi bir “doğru” ya da “yanlış” diye bir şey olmamasına rağmen denekler bir süre sonra hangi tiplerin daha popüler olduğunu öğrenip diğer yüzleri de ona göre puanlamaya başladılar. Yani siteyi kullandıkları için herkesin beğenisi birleşmiş, kendi güzellik anlayışları değişmişti. Üstelik herkes gizli puanlama yapıyordu; yani statükoya uymanın getireceği herhangi bir yarar da bulunmuyordu.
İç güzelliği  fizîkî olarak gözlemlenemeyen bir şeyin olumlu yönlerini tanımlamada kullanılan mefhumdur.

Çoğu canlılar fiziki hususiyetlerini ve feromonlarını eşlerini çekmek için kullandıkları halde insanlar, tercihlerinde iç güzelliğine itimat ettiklerini iddia ederler. Sevecenlik, hassasiyet, şefkat, acıma, yaratıcılık ve zekanın antik çağlardan beri arzu edilen nitelikler olduğu söylenmektedir. Hâlbuki, son araştırmaların insanların eş bulmadaki gerçek alışkanlıklarında iç güzelliğe önem verdikleri iddiası ile ilgili karşılaştırmaları iç güzelliğin sathi ve önemsiz olduğunun, eş seçmede diğer hayvanlarda olduğu gibi fizîkî husûsîyetlere ve feromonlara itimadının varlığının altını çizerler. "İç güzelliğin" insanların eş bulma davranışlarına ölçülebilir bir etkisinin olup olmadığı kesin olarak belirlenememiş bir inceleme konusudur.
Makalemizde güzellik kavramını hem felsefik, hem de bilimsel açıdan kendi çapımızda ele almaya çalıştlk.Milatttan öncesine kadar “güzellikle karşılaşıp” onu yorumlamaya çalışmış önemli düşünürlerin fikirlerine değindik.Son olarak gördüğümüz renklerin bile tümünün yalnızca “beynimizin yorumu” olduğunu hatırlatırsak, kavrayabildiğimiz güzelliğin de doğada ne kadar gerçeği yansıttığını ve ne kadar önem ifade ettiğini de daha çok tartışacağız.Ancak yinede makalemizin faydalı olabileceğini düşündük ve beyeneceğinizi umuyuoruz: “Her küçük bilgi büyük bir tatmin taşır içinde: ancak doğruluk olarak değil doğruluğu keşfetmiş olma inancı olarak.”  demiş ünlü düşünür Nietszche.
“Her şey güzeldir hayatta, bir zerre güzellik yarata bilsen…”   öte yandan şu şarkı sözünde denildiği gibi güzellikte de fazla anlam aramaya gerek yok belki de, anlam yaratabilmektir ihtiyacımız olan şey… 


Allntılar:

“Güzellik kendiliğinden ortaya çıkmaz, insanlar tarafından açığa çıkarılır. Eğer Lin Tang (Orkide Köşkü), berrak nehri ve narin kamışları Wang Xizh (303-361) tarafından tasvir edilmemiş olsalardı, kimsecikler fark etmeksizin ıssız dağlar ardında yok olacaklardı.”  Liu Zongyuan (773-819)
"Eğer ki herkes birebir aynı kalıptan çıkmış olsaydı, 'güzellik' diye bir şey var olmazdı. Eğer bütün kadınlarımız  Venus de' Medici kadar güzel olsaydı, belki bir süre etkilenirdik; ancak kısa bir süre sonra gözlerimiz çeşit arardı. Ve çeşitliliği bulduğumuz anda, belirli özelliklerin, o anda var olan standartların ötesinde, birazcık daha abartılmasını görmek isterdik.”  Charles Darwin
“Bakan kişi ruhu karanlık olduğu takdirde, baktığı gözde de kendi çirkinliğini görecek.Çünkü gözler de tıpkı aynalar gibi, bize kendi yüzümüzü yansıtır..” Paulo Coelho
“Güzel olan sevgili değildir, sevgili olan güzeldir.”  Tolstoy
“Sevmek için güzele mi bakmalıÇirkin bir tende güzel bir ruhkalbi bağlayamaz mı?”  Victor Hugo

Kaynaklar:

DARWINIAN THEORY OF BEAUTY   DARWİNCİ GÜZELLİK KURAMI (Rasim BAŞAK)




Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Evrenin hafızası - Akaşa kayıtları

Bilim ilerledikçe milyon hatta milyar ışık yılı uzağımızdaki yıldızları, galaksileri tespit ediyor, gözlemliyoruz, fakat bir türlü uzayın sınırlarına varamıyoruz. “Rölativite teorisi” uyarınca, yıldızların ve galaksilerin şu an daki hallerini değil, uzaklıkları ile doğru orantılı olarak geçmiş zamandaki durumlarını görmekteyiz. Yani, baktığımızda gördüğümüz, Güneş’in sekiz dakika önceki dünyadan yüz ışık yılı uzaklıktaki bir yıldızın yüz yıl önceki, bize en yakın galaksi olan Andoremeda'nın, iki buçuk milyon yıl önceki halini görmekteyiz. Uzayda ne kadar uzağa gidersek, zamanda da o kadar “geçmişe” gidiyoruz. Bizden 700 ışık yılı uzaklıktaki bir yıldızdaki gözlemci gelişmiş teleskopu ile dünyaya baksa Osmanlı devletinin kuruluşunu, Bizans İmparatorluğunu, 60 ışık yılı uzaklıktaki ikinci dünya savaşını, 200 ışık yılı uzaklıktaki Fransız İhtilalini, 500 ışık yılı uzaklıktan bakan ise İstanbul’un Fethini, Fatih Sultan Mehmet’in atının üzerinde surlardan şehre girişini ...

Karşılıksız Yapılan Iyilikler...

Şu hayatta hâlâ iyi insaların olduğunu bilmek beni mutlu ediyor. Hiçbir karşılık beklemeden yardım eden insanları, karşılıksız yapılan iyilikleri bilmek bana kendimi insan hissettiriyor. Zaten iyilik dediğin karşılıksız yapılmaz mı ? Sen onu bir amaçla yaparsan karşılığında birşey beklersen o iyilik olmaz ki, o çıkarcılık olur. Bir abime bu dünya niye dönüyor diye sorduğum zaman bana çok garip bir yanıt verdi hiç beklemiyordum aslında, bana dediki bu dünya iyi insanların hatrına dönüyor. Gerçektende öyle bu dünya iyi insanların hatrına dönüyor...  Hiç fark ettiniz mi bizi giderek robot, robotlarıda giderek insan yapmaya çalışıyorlar. Benim elimde olan telefon şuan bu yazıyı yazmama yarıyor peki benim yerime bir robot bu yazıyı yazsaydı nasil olurdu ?  Yazının içinde duygular olurmuydu ? Benim hislerim olurmuydu ? Benim deneyimlerim olurmuydu o belki olurdu ama duygularımı ve hislerimi hiç bir zaman yansıtamazdı. Belki insanlar gibi iyilik yaparlardı ama içlerinden ...